7101 sayılı kanun ile 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 285 ile 330’uncu maddelerinde değişiklik yapılmıştır. İlgili Kanun’un 285.maddesinde “Borçlarını, vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir” düzenlemesini yürürlüğe koymuştur. Konkordato kolektif bir cebri tasfiye kurumu olup, bu tasfiye sistemi klasik kolektif cebri icra kurumu olan iflasa göre yumuşatılmış bir borç tasfiyesi niteliğini taşımaktadır. Gerçekten iflas tasfiyesinde; malvarlığı hakkında iflas prosedürü açılan borçlunun bütün haczi câiz malları iflas idaresi tarafından paraya çevrilerek, alacaklılara eşitlik ilkesi çerçevesinde paylaştırılmakta, alacaklarını elde edemeyen alacaklılara aciz belgeleri verilerek; müflis, yeni mal iktisap ettiği takdir de, bakiye borcu için aciz belgesine dayanılarak iflasın kapanmasından sonra da takip edilebilmektedir. (İİK.Mad.251.)
Buna karşılık, konkordato da durum iflasa kıyasla oldukça farklıdır. Şöyle ki; konkordatoda mali durumu bozulan ve vadesi gelmiş borçlarını ödeme yeteneğinden yoksun bulunan borçlu; iflasa tabi olsun ya da olmasın, alacaklılarının çoğunluğunun ve mahkemenin ödeme teklifini kabul etmesi sonucunda alacaklılarıyla konkordato akdetmek suretiyle, mallarının başında kalmakta, işletmesini sürdürerek olanağını da korumak suretiyle, ödeme teklifinin öngördüğü koşullar doğrultusunda, icra hukukuna tâbi tüm borçlarını ödeyerek borcundan kurtulmaktadır. Bu bakımdan konkordato, borç tasfiye kurumu olarak işlev yerine getirmeyip, aynı zamanda işletmenin yeniden yapılandırılmasını da sağlayan bir rehabilitasyon müessesesi fonksiyonu da gerçekleştirmektedir. Bu bağlam da, benimsenen yeni hukuki anlayışa göre konkordato kurumunun amacı, borçlunun menfaatlerinin göz önünde tutularak, onu iflasın ağır sonuçlarından kurtarmak değildir. Diğer bir deyişle, konkordato artık borçluya tanınan bir inayet olmaktan çıkmıştır. Yeni düzenleme ile birlikte, konkordatoya yasa koyucunun bakış açısı değişmiş ve konkordato, artık alacaklıların, işletme çalışanlarının ve işletmenin muhafazasındaki kamu yararını gözeten ve bu amacı gerçekleştiren bir kurum niteliğini kazandığını söylemek mümkündür. Diğer yandan, konkordato sürecinin işlediği dönemde borçlunun dürüstlüğe aykırı davranışları talebin kaderini ciddi biçimde etkileyecek öneme sahiptir. 7101 sayılı Kanunun 308/f/I maddesi, “Her alacaklı, kötü niyetle sakatlanmış konkordatonun feshini tasdik kararı vermiş olan mahkemeden isteyebilir.” Hükmünü içermektedir.
Ayrıca, konkordato süresi içinde veya daha önce borçlunun hileli veya sahte belge düzenlemesi, gerçek olmayan alacaklar ihdas ederek çoğunluk koşulunu fiktif olarak sağmaya çalışması vb. davranışlar, konkordatonun sakatlanmasını, kaldırılmasını ve neticeden reddini gerektiren önemli ve güçlü vakıa ve sebep olduğunun da bilinmesi gerekmektedir.